Türkiye’de 2020 yılında meydana gelen deprem, kilisenin çan kulesinde, çatının bir bölümünde ve ana nefteki tonozlu fresklerde ciddi hasara yol açmıştı. Çan kulesi ve çatının hasarlı bölümü nispeten hızlı bir şekilde onarıldı. Bunun ardından gerekli tüm mimari belgeleme işlemleri tamamlanmış ve anıtların korunması için izin alınmıştır. 2023 yılında daha da fazla fotoğraflı belgeleme yapılmış ve çatının tamiratına başlanmıştır. Bu zorlu bir süreçti, çünkü çatının altında 5-10 cm’lik çimento ve sıva tabakası, bu tabakanın altında da son restorasyondan kalma atık malzeme dolgusu bulunuyordu.
Çatıdaki çatlaklara enjeksiyon yapıldı ve karbon fiber ağla birleştirildi. Aynı şekilde kilisenin dış cephesi de enjeksiyon ve karbon fiber ve özel bir harç takviyesi ile işleme tabi tutuldu. Ancak son bir katman ile birlikte mimari ayrıntıların tekrar inşasının yanında karmaşık saç metal işleri ile yeni bir açtı inşası gerekmektedir. Kilise çatısı üstüne geçici bir metal çatı yerleştirilmiştir. Kilise etrafındaki alanın drenaj özümlerinin bir sistem ile çözülmesi, temelin onarılması (enjeksiyon) beklenmektedir. Bugüne kadar depremde en çok zarar gören ana nefteki tonozlu fresklerin bir bölümü restore edilmiştir (Pantokrator Mesih resmi).
Son restorasyonlardan birinde sunaklar ve heykeller de dahil olmak üzere tüm kilise boyanmıştı. Bu malzemelerin soyulmasını önlediyse de duvarların nefes almasını önledi, şimdi bu boya kararmış durumdadır. Son depremde eski çatlaklar da açıldı. Geçtiğimiz yıl kilisenin tüm mobilyaları depoya kaldırıldı. Eski elektrik sistemi söküldü ve yeni bir proje hazırlandı.. Duvarların alt kısmındaki tüm ahşap kaplamalar ve terrazzo kaplamalar kaldırıldı. Ana sunak da dahil olmak üzere yedi sunaktaki lake kaplamalar kaldırıldı, ancak ileride daha fazla restorasyon çalışması yapma gereği bulunmaktadır.Ana sunak (alt bölümü barok) çok gevşekti ve bir kaç kez taşındı ve tamir gördü, ancak tam bir restorasyonla yeniden birleştirilmesi öngörüldü. Söküm işlemi Gnom şirketi tarafından hediye olarak gerçekleştirilmiştir. Tahribatsız yöntemler kullanılarak yapılan araştırmalara ek olarak, kilisenin dışındaki ve içindeki duvarlarda çok sayıda sondaj yapılmıştır. Bugüne kadar yapılan incelemeler, kilisenin 17. yüzyılın başlarındaki orijinal tasarımını koruduğunu, Raymond Péré’nin 19. yüzyılın sonlarına ait freskinin bulunduğu son katmanın her yerde mevcut olduğunu ve iyi korunduğunu, ancak çok sayıda rötuş ve vernikleme yapıldığını göstermiştir.
Bu da kilisenin sürekli bakım altında olduğunu, profesyonelce olmasa da bazı işlemlerin uygulandığını göstermektedir. Depremler, çatıdan sızan su ve kılcal nem, duvar fresklerinde çok sayıda hasara yol açmıştır. Son ve önceki depremlerden kaynaklanan hasarı onarmanın yanı sıra, sıva katmanlarının birkaç noktası tabandan ayrıldığı ve düşme riski taşıdığı için boyayı ve rötuşların çoğunu çıkarmak ve mikro enjeksiyonlar yapmak gerekecektir. Teknik komisyonla birlikte restorasyon çalışmalarını öncelikle presbiteryumda tamamlamaya karar verdik. İşe yan kubbelerle başladık. Daha sonra ana kubbe ve chancel’deki duvarların ve ana sunağın üst kısmının restorasyonuna ve son olarak sunağın barok (taş) kısmının yeniden birleştirilmesi ve tamamen restorasyonuna geçeceğiz. Kilisenin geri kalan kısmı daha sonra kademeli olarak restore edilecektir. Elektrik sistemi ve aydınlatmanın restorasyonu da halen devam etmektedir.
Makale: Restoratör ve Akademik Ressam Mira Ličen
Foto: Aziz Polikarp Kilisesi